Tecrübeli gazeteci Filiz Gazi, “Gazetecilikte ısrar etmeye, inat etmeye, imkanlar dahilinde ses olmaya devam” ifadesiyle, haberlerini artık kişisel internet sitesinde yayımlayacağını duyurdu. Benzer bir açıklamayı gazeteci Altan Sancar da yapmış, 22 Mayıs’ta, gazeteciliğe ara verdiğini ancak haber niteliğindeki yazı ve analizlerini kişisel internet sitesinde yayımlayacağını duyurmuştu.
Bu açıklamalar, son dönemde giderek daha fazla gazetecinin yöneldiği bir yayıncılık modelini temsil ediyor: Bağımsız dijital yayıncılık.
Yakın zamanda, haberlerini kendi sosyal medya hesaplarında ya da bağımsız dijital platformlarda yayımlamayı tercih eden gazeteci sayısının hızla artacağını düşünüyorum. Çünkü bu sadece bir “moda” ya da bireysel tercih değil, aslında mesleğin geçirdiği yapısal dönüşümün açık bir göstergesi. Zira artık birçok gazeteci yalnızca haber üretmekle kalmıyor; bu içeriğin nasıl, nerede ve hangi çerçevede yayımlanacağı konusunda da söz sahibi olmak istiyor, hatta buna mecbur kalıyor.
Bu dönüşümün arkasında da birkaç temel neden var.
Sektördeki düşük ücretler, güvencesizlik, ağır çalışma koşulları ve artan işsizlik, bu nedenlerin başında geliyor. Bununla birlikte, yayın politikalarının giderek daha kısıtlayıcı hâle gelmesi, sansür uygulamaları ve siyasi baskılar da gazetecilerin yaratıcı ve bağımsız alanını daraltıyor. Ancak bence işin bir boyutu daha var ki bu da çoğu zaman yeterince konuşulmuyor: Editoryal vizyon eksikliği.
Karar verici pozisyondaki yayın koordinatörleri, yazı işleri müdürleri ya da genel yayın yönetmenlerinin; özellikle dijital haklar, algoritmik adaletsizlik, sansür, sosyal medya manipülasyonları, veri gazeteciliği gibi dijital çağın öne çıkan haber alanlarını yeterince kavrayamadığını gözlemliyorum.
Bazı yazı işleri kadroları, bu konuların hem günümüzdeki hem de gelecekteki toplumsal etkilerini yeterince göremiyor ya da anlamlandıramıyor. Dolayısıyla bu haberler ya “niş” sayılıp geri plana atılıyor ya da tamamen reddediliyor. Bu da pek çok gazeteciyi, üretimini değerli bulan ve sahiplenen bir mecra bulamayınca kendi alanını kurmaya itiyor. Yani bağımsız dijital yayıncılık, bir bakımda sadece kaçış değil, var olmanın ve mesleği sürdürmenin yeni yolu hâline geliyor.
Filiz Gazi örneğinde gördüğümüz bu model de editoryal özerklik ile gazetecilik vizyonunun kesiştiği yeni bir zemin sunuyor. Dolayısıyla bunun, alternatif bir yol olmasının yanı sıra gitgide daha fazla gazetecinin sığınacağı, geliştireceği ve kolektif hâle getireceği bir mesleki alan hâline geleceğini düşünüyorum. Hem de çok da uzak olmayan bir gelecekte.
Ben de kısa bir süre önce, tam da bu nedenlerle kendi yayıncılık yolumu çizmeye karar verdim. Haberin üretilmesinin yanı sıra editoryal karar alma süreçlerinde de söz sahibi olabilmek, haberin sadece konusu değil; tonu, bağlamı ve zamanlaması üzerinde de kontrol kurabilmek için… Bu doğrultuda da artık haberlerimi ağırlıklı olarak LinkedIn’de yayınladığım Veriler Ne Diyor? adlı veri temelli bültenimde ve kişisel internet sitem aliskorkut.com üzerinden paylaşıyorum.
Henüz yaklaşık 1 ay gibi kısa bir süre geçmiş olsa da bu yolun bana öğrettikleri de oldu:
- Bağımsız dijital gazetecilik sadece içerik özgürlüğü değil, aynı zamanda bir editoryal netlik ve mesleki sorumluluk alanı demek.
- Haberi kendi çerçevende anlatmak, hem teknik hem etik açıdan derinlikli kararlar almayı gerektiriyor.
- Hangi veriyi nasıl görselleştireceksin? Hangi istatistik kamu yararına hizmet eder? Hangi anlatım dili hem okunabilir hem de manipülasyona kapalı kalır? Tüm bu soruların yanıtı artık doğrudan gazetecinin kendi ellerinde.
- Önerdiğin haberin alıcısının sayı itibarıyla tahmin edilenden fazla olduğu ve nitelik itibarıyla önem arz ettiği, dolayısıyla çarpan etkisinin yüksek olduğu; hem günümüz hem de gelecekte daha fazla yayımcının bu alanda varlık göstermeye çalışacağı gibi yıpratıcı ikna süreçlerinden kurtarıyor.
Elbette bu modelin de zorlukları var. Teknik bilgi ihtiyacı, finansal sürdürülebilirlik, görünürlük sağlama çabası… Ama bir yandan da yepyeni imkânlar doğuruyor:
- Konvansiyonel medyada kendine yer bulamayan konuları cesurca ele alabilmek,
- Veri odaklı yöntemleri doğrudan uygulayabilmek,
- Platform bağımsızlığı ile izleyiciyle daha doğrudan bir bağ kurabilmek,
- Gündemi okuyarak haberi doğru vakitte ve doğru şekilde yayımlayabilmek gibi…
Tüm bunlar ışığında, önümüzdeki yıllarda bu tür bireysel yayıncılık pratiklerinin daha kolektif yapılara evrileceğini düşünüyorum.
Gazeteciler sadece haber hazırlayan değil; aynı zamanda birlikte düşünen, birlikte doğrulayan, hatta birlikte üreten topluluklar hâline gelecek. Bu da bize hem mesleği yeniden tanımlama hem de medya ekosistemini dönüştürme şansı sunacak.